-
1 dışarı vurmak
пока́зывать, выставля́ть, демонстри́ровать -
2 dışarı
нару́жу* * *1) простра́нство вне чего-л.; снару́жи, на дворе́, на у́лице; вне, за преде́лами чего-л.dışarı dökülmek — вы́сыпать на у́лицу ( о людях)
dışarıda fırtına artıyordu — на дворе́ бу́ря уси́ливалась
dışarıdan sesler geliyor — с у́лицы доно́сятся голоса́
dışarısı sopuk — на дворе́ хо́лодно
dışarıda yağmur yapıyor — на у́лице идёт дождь
dışarıdan evlenmek — взять в жёны со стороны́ (из другого племени, города, села и т. п.)
gözü dışarıda olmak — а) име́ть жела́ние убежа́ть (откуда-л.); б) смотре́ть на́ сторону ( о муже)
2) заграни́цаdışarıdan almak — а) покупа́ть за грани́цей; б) купи́ть / приобрести́ на стороне́ / в друго́м ме́сте
••- dışarı akma borusu
- dışarı atılmak
- dışarı atım
- dışarı atmak
- dışarı çıkmak
- dışarı çıkmamak
- nezaket kaidelerinden dışarı çıkmamak
- onun sözünden dışarı çıkmaz
- dışarı sarkmayınız!
- dışarı vurmak -
3 vurmak
(vurur)1) В, Д бить в разн. знач.; ударя́ть; хлеста́ть; стуча́тьçivi vurmak — забива́ть гвоздь
dişleri birbirine vurmak — стуча́ть зуба́ми
kapıya vurmak — стуча́ть в дверь
masaya vurmak — стуча́ть по столу́
2) В срази́ть, уби́ть3) В, Исх. ра́нитьonu kolundan vurmuşlar — его́ ра́нили в ру́ку
4) В стреля́ть; охо́титьсяkuşu vurmak — уби́ть пти́цу
5) В, Д броса́тьyere vurmak — уда́рить об зе́млю
6) В, Д ста́вить; класть; прикла́дыватьbir yere destek vurmak — ста́вить подпо́рку
damga vurmak — ста́вить печа́ть
7) В, Д надева́ть8) Д втыка́тьbıçak vurmak — втыка́ть нож
9) Д, Исх. направля́ться, брать направле́ниеsola vurmak — свора́чивать нале́во
yola vurmak — отправля́ться (пуска́ться) в путь
10) Д бить, проса́чиваться; пробива́ться, проника́тьdışına vurmak или dışarı vurmak — проступа́ть нару́жу, выявля́ться
dağlar suya vurdu — го́ры отража́лись в воде́
ışık dışarıya vurdu — свет прони́к нару́жу
11) Д прики́дыватьсяbilmezliğe vurmak — притворя́ться незна́ющим
12) В, Д превраща́ть во чтоişi şakaya vurmak — обрати́ть де́ло в шу́тку
13) В, Д умножа́ть14) бить (о часах)saat beşi vurdu — часы́ проби́ли пять
15) Исх. нажива́ться16) В добыва́ть; присва́ивать; гра́бить17) би́ться (о сердце, пульсе)18) сбива́ть, натира́ть (ноги и т. п.) -
4 vurmak
бить ударя́ть шлёпать* * *- ur1) -e врз. бить, уда́рить; нанести́ уда́рbaşına vurmak — а) бить по голове́; б) перен. уда́рить в го́лову
masaya vurmak — бить по столу́
tuşlara vurmak — ударя́ть по кла́вишам
elmaları dolu vurdu — я́блоки поби́ло гра́дом
2) -e стуча́тьcama vurmak — стуча́ть в окно́
soğuktan dişleri birbirine vuruyordu — он стуча́л зуба́ми от хо́лода
3) проника́ть, проса́чиваться, пробива́тьсяışık dışarıya vurdu — свет прони́к нару́жу
kalbinin temizliği çehresine vurmuş — его́ че́стность напи́сана у него́ на лице́
rüzgâr buraya vurmuyor — ве́тер сюда́ не проника́ет
4) -i срази́ть, уби́ть, застрели́тьayıyı vurmak — застрели́ть медве́дя
haydudu vurmuşlar — банди́та уби́ли
5) -i, -den тж. перен. ра́нитьonu kolundan vurmuşlar — его́ ра́нили в ру́ку
duvara boya vurmak — покра́сить сте́ны
tahtaya cıla vurmak — покрыва́ть ла́ком до́ску
yakı vurmak — прикла́дывать пла́стырь
damga vurmak — поста́вить печа́ть
bir yere destek vurmak — ста́вить подпо́рку
yama vurmak — положи́ть запла́ту
zincire vurmak — закова́ть в кандалы́
7) -i, -e умножа́тьikiyi dörde vurursak sekiz eder — е́сли помно́жить два на четы́ре бу́дет во́семь
8) -i, -e превраща́ть что во чтоişi şakaya vurmak — обрати́ть де́ло в шу́тку
9) -i, -e вонза́ть, втыка́ть, вса́живатьbıçak vurmak — втыка́ть нож
hastaya iğne vurmak — сде́лать больно́му уко́л
10) -i разг. присва́ивать; гра́бить11) -e вреди́ть, причиня́ть вред здоро́вьюkömür başıma vuruyor — у́голь вызыва́ет у меня́ головну́ю боль
12) появи́ться; пойти́ (откуда-л.)su dışarı vurdu — вода́ пошла́
13) -i натира́тьçizme ayağmı vurdu — сапо́г натёр мне но́гу
14) арго пить, выпива́ть, закла́дывать••vur patlasın çal oynasın — погов. дым коромы́слом, пир горо́й (букв. бей, пусть ло́пнет, игра́й, пусть пля́шет)
vurdukça tozar — погов. чем да́льше в лес, тем бо́льше дров
- vur aşağı tut yukarıvur dedimse ya, vur dedikse öldür demedim ya, vur demedik ya — погов. е́сли сказа́ли "уда́рь", то ведь не говори́ли "убе́й"
- vurduğu yerden ses gelmek -
5 kapı
дверь (ж)* * *1) дверь, две́рца (автомашины и т. п.)avlu kapısı — воро́та
bahçe kapısı — [садо́вая] кали́тка
döner kapı — дверь-турнике́т
oda kapısı — ко́мнатная дверь
ön kapı — пара́дный подъе́зд
kapıya vurmak — стуча́ть в дверь
2) разг. ме́сто слу́жбы / рабо́тыbir yılda dört kapı değiştirdi — в тече́ние одного́ го́да он поменя́л четы́ре ме́ста рабо́ты
yeni kapısı iyi imiş — его́ но́вое ме́сто слу́жбы, говоря́т, хоро́шее
3) прису́тственное ме́стоhükümet kapısı — прави́тельственное учрежде́ние
hükümet kapısına düşmek — а) обраща́ться в прави́тельство; б) обраща́ться к властя́м
4) до́мик ( место встречи двух фишек в игре в нарды)••kapıdan kovsan bacadan düşer — посл. выгоня́ешь че́рез дверь, а он че́рез трубу́ тут как тут
- kapıda- kış kapıda
- kapıları açık tutmak
- kapı açmak
- kapıyı açmak
- kapı almak
- kapı aralamak
- kapı aramak
- kapısını aşındırmak
- kapı baca açık
- kapıyı büyük açmak
- kapı sını çalmak
- kapıdan çevirmek
- kapıya dayanamak
- kış kapı dayandı
- daha kömür alamadık
- kapı dışarı etmek
- kapı gibi
- kapıyı göstermek
- kapının ipini çekmek
- kapı kadar
- kapıda kalmak
- anahtar bendedir
- onlar kapıda kalırlar
- kapıları kapamak
- kapı kapı aramak
- kapı kapı dolaşmak
- kapı karşı
- kapısına kilit vurnak
- kapı yapmak
- kapısını yapmak
См. также в других словарях:
dışarı vurmak — belli etmek, açıklamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dışarı — is. 1) Dış çevre, dış yer, hariç, içeri karşıtı Dışarıda yağmur yağıyor. S. F. Abasıyanık 2) Kişinin konutundan ayrı olan yer Dışarıda, çocuklar birdirbir oynamaya dalmışlardı. A. İlhan 3) Yurt dışı Dışarıyla iyi geçiniyorduk, Yunanlılarla az… … Çağatay Osmanlı Sözlük
vurmak — e, ur 1) Elini veya elinde tuttuğu bir şeyi bir yere hızla çarpmak Masaya vurmak. Birinin başına vurmak. 2) i Ses çıkarmak için bir şeyi başka bir şey üzerine hızlıca çarpmak Kapılarını vurmadan, kartını göstermeden, kademeye aldırmadan odalara… … Çağatay Osmanlı Sözlük
püskürmek — i 1) Ağzında bulunan bir sıvı veya toz durumundaki bir şeyi hızla savurtarak dışarı çıkarmak 2) nsz Yanardağ lav çıkarmak, indifa etmek 3) nsz, mec. Öfkeyi aniden dışarı vurmak Yeniden yepyeni bir insan olmak için zaman zaman bir volkan hâliyle… … Çağatay Osmanlı Sözlük
coşmak — nsz, ar 1) Duygu ve düşünceleri güçlü bir tepki ile dışarı vurmak, galeyan etmek Askerler sevgili efendilerinin yüzünü görür görmez coşuyorlar. Y. K. Beyatlı 2) Doğa olaylarından herhangi biri birdenbire çoğalıp hızlanmak Coşan sele dur diyorsun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
çıkmak — den, ar 1) İçeriden dışarıya varmak, gitmek Ortalık ağarırken bir arkadaşımla yorgun adımlarla konaktan çıktık. F. R. Atay 2) nsz Elde edilmek, sağlanmak, istihsal edilmek Bu mülakatımızdan esaslı bir netice çıkmadı. Atatürk 3) nsz Bir meslek… … Çağatay Osmanlı Sözlük
dış — is. 1) Herhangi bir cisim veya alanın sınırları içinde bulunmayan yer, hariç, iç karşıtı Hafta sonunda şehrin dışına çıkıyoruz. Şehrin artık dışındayız. Bostanlar, bağlar, sürülmüş tarlalar. A. Haşim 2) Bir konunun kapsamına girmeyen şey 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı — is. 1) Bir yere girip çıkarken geçilen ve açılıp kapanma düzeni olan duvar veya bölme açıklığı 2) Bu açıklıktaki açılıp kapanan kanat Evlerin kapılarında kocaman yeşil bronz tokmaklar vardı. S. F. Abasıyanık 3) Tavla oyununda iki pul üst üste… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kusmak — nsz, ar 1) Midesinin içindekilerini ağız yolu ile dışarı atmak, kay etmek, istifra etmek 2) Reddetmek İhanetin böylesini tarih kabul etmez, kusardı. T. Buğra 3) i Boyanan ve temizlenen şeyler yeniden ortaya çıkmak Kumaş lekeyi kustu. Helva yağını … Çağatay Osmanlı Sözlük
tepinmek — nsz 1) Ayaklarını hızla yere vurmak Tekmelediler, üzerime çıkıp tepindiler. S. F. Abasıyanık 2) Öfke ve sevincini açığa vuracak davranışlarda bulunmak Bir zaman erkek arkadaşlar buluşur, tepinir, rakı içer, dövüş eder... S. F. Abasıyanık 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
sır vermek (veya sızdırmak) — bir sırrı açığa vurmak, başkasına söylemek Mustafa dışarı sır sızdırmıyordu lakin üzüntüden de eriyordu. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük